MCBÜ'de "Hindistan'da Türk-Müslüman Tesiri" konuşuldu

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörlüğü tarafından, 28 Mart 2019 tarihinde “Hindistan’da Türk-Müslüman Tesiri” konulu konferans düzenlendi

MCBÜ'de "Hindistan'da Türk-Müslüman Tesiri" konuşuldu
01 Nisan 2019 - 07:50

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörlüğü tarafından, 28 Mart 2019 tarihinde “Hindistan’da Türk-Müslüman Tesiri” konulu konferans düzenlendi.


Prof. Ümit Doğay Arınç Kültür Merkezinde düzenlenen konferans, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Ahsen Turan tarafından verildi. Konferansa MCBÜ Rektörü Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muzaffer Tepekaya, MCBÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Kamil Şirin ve Dr. Öğr. Üyesi İlker Mümin Çağlar, öğretim elemanları ve çok sayıda öğrenci katıldı.



Hindistan’da bütün Türklerin soyadı Türkî’dir. Bütün Türkler Müslümandır ve bütün Müslümanlar Türk’tür.


Prof. Dr. Fatma Ahsen Turan Hindistan ile ilgilenmesinin, Hindistan Jamia Millia Islamia Üniversitesinde Türkçe Kürsüsü kurması ile başladığını ifade ederek başladığı konuşmasında, “Hindistan çok farklı bir coğrafyadır. Hindistan’da uzun süren Türk hâkimiyetini ve Türk hâkimiyeti neticesinde inşa edilen Türk tesirinin olduğu o mimari yapıları, o edebi eserleri görüyoruz. Hindistan’da bütün Türklerin soyadı Türki’dir. Bütün Türkler Müslümandır ve bütün Müslümanlar Türk’tür.

Hindistan’a en büyük sultanlığı hediye etmişiz ama tanımamışız. ‘48 sene boyunca Hindistan’ı tanımak için çaba sarf ettim.’ diyor Cemil Meriç. Biz yine Cemil Meriç’in ifadesiyle ‘Kelile ve Dimne’yi tanımadık, Gül Beden Hatun’un yazdığı Hümâyunnâme’yi tanımadık, Babur’ün yazmış olduğu Babur’ün Hatıratı’nı tanımadık. İngilizler onlara Moğol derken, biz onun bir Türk imparatorluğu olduğunu ve Ak Hunlardan başlayarak Hindistan’daki bu kültür, din ve yönetim değişimini çok iyi tanımadık. Hindistan’la ilgili İngilizlerin yazmış oldukları Moğol ibaresine de hiçbir zaman itiraz etmedik” dedi.

Prof. Turan Hindistan’daki Türk-İslam tesirinin üzerinden bin beş yüz yıllık süre geçse de büyük bir kısmı kaybolsa da kalanların bizi hayrete, şaşkınlığa, takdire sevk edecek kadar çok olduğunu ifade ederek, “Sadece siyasi bir idare olmaktan çıkan Türk devletleri orada kültürel yapıyı ve mekanizmayı yeniden inşa etmiştir. Çok uzun yıllar süren bir Türk hâkimiyeti vardır. Ak Hunlar ile başlayan, onun arkasından Kuşanlar, sonra Gazneliler, hemen onun akabinde de Balaban Devletleri ve Babur Dönemi gelir. Somut olan veya olamayan kültürel mirası Hindistan’da adım adım görebiliyor, rastlayabiliyorsunuz.

Yapmış olduğunuz yapılarla şehirlerin kimliğini oluşturursunuz, damga vurursunuz ve tapusunu alırsınız.


İltutmuş’un kızı Raziye Sultan ve Balaban Sultan dönemlerindeki devlet yönetimi, tamamen eski Türk devletlerindeki geleneğin bir tezahürüdür. Şehirlere kimlik verirsiniz, yapmış olduğunuz yapılarla şehirlerin kimliğini oluşturursunuz, damga vurursunuz ve tapusunu alırsınız. Çünkü o yapılara baktığınızda, siz kendi kültürünüzü görürsünüz. Hindistan’daki yapılara baktığımızda da İslam ve Türk

kültürü gelmeden önce kubbeli yapıların olmadığını görürsünüz. İslam ve Türk devletleriyle birlikte kubbeli yapılar yapılmaya başlanmıştır. Özellikle farklı dinlerin yaşamış olduğu şehirlerde, kimlik bir inanç ispatıdır.

Tarihimize baktığımızda hiçbir şeyin tesadüf olmadığını, hiçbir şeyin kopuk olmadığını görüyoruz. Coğrafyalar değişse bile bu coğrafyalar içinde her şeyin bir silsile dâhilinde devam ettiğini, her şeyin birbiriyle alakalı olduğunu görmekteyiz.

Hindistan anadır. Onun iki çocuğu vardır; bunlardan biri Türkler, diğeri Hintlilerdir.


Gandi’nin bir sözü vardır: ‘Hindistan anadır. Onun iki çocuğu vardır. Bunlardan biri Türkler ise diğeri Hintlilerdir.’ Türk-İslam tesiri neticesinde biz bunu Milli Mücadele döneminde de çok açık ve çok net belgelerle görmekteyiz.

Bir ülkenin atasözlerine baktığınızda onun hayat felsefesini, tecrübesini görürsünüz. Atasözü yaşanmışlıktır. Ben Hindistan atasözlerine incelediğimde aynı pencereden baktığımızı, değerlerimizin ve tecrübelerimizin aynı olduğunu gördüm.

Dilini bilmeyenler yok olmaya mahkûmdur. Bir ülkede yaşayıp o dili bilmiyorsanız da başarısız olmaya mahkûmsunuz. Başarının yolu dili iyi kullanmaktan geçer.  Kelimeler her dilde raks eder ama Türkçe’de raks ettiği gibi başka hiç bir dilde raks edemez. Konuşurken o kadar çok müştereğimiz var ki Hindistan’daki akraba isimleri, ailede kullandığımız isimlerin top yekûnu, yiyecek isimlerinin büyük bir kısmı, askeri terminoloji tamamen Türkçe’dir.

Bizim mütefekkir, söz komiği, filozof, din adamı ve adalet adamı olarak bildiğimiz Nasrettin Hoca’nın Hindistan’da da misyonu hiç değişmemiştir. Nasrettin Hoca Hindistan’da çocuk kitaplarında, ders kitaplarında, çizgi filmlerde ve kişisel gelişim programlarının içinde yer almaktadır. Biz bu bakiyeleri çoğaltabiliriz” diye konuştu.

MCBÜ Rektörü Prof. Dr. A. Kemal Çelebi konferans sonunda yaptığı konuşmada, yoğun programı arasında konferansa katıldığını belirterek, “İyi ki katılmışım, çok istifade ettim ve pek çok şey öğrendim. Öğrencilerimizin de düzenlediğimiz bu konferanslara daha çok iştirak etmelerini ve sonuna kadar dinlemelerini tavsiye ediyorum” dedi. Prof. Çelebi,  Prof. Dr. Fatma Ahsen Turan’a teşekkür belgesi ve çiçek takdim etti.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum